Bu kitap Sivas ili, Yıldızeli ilçesine bağlı Davulalan köyünün tarihi, doğası ve insanları hakkındadır.
Kitabımız tamamıyla köylülerimizin; gönüllü emek ve yardımlarıyla hazırlandı. Bu kitapta, parayı verene göre gerçeği çarpıtan “profesyonel yazıcılar”, akademisyenler, gazeteciler yok. Köylülerimiz tarafından yapılan bağışlarla baskı masrafları karşılandı: Ne doğu, ne batı; ne güney, ne kuzey hiçbir
yerden fon kullanmadık. Devlet, hükümet ya da Kültür Bakanlığı fonlarından da yararlanmadık. Kitabımız her şeyiyle bizlerin emeğiyle oluştu. Bunun bilinmesini isteriz. * * * “İnsanın anayurdu çocukluğudur.” demiş yazar. Çoğu insan için çocukluk kaygısızlığın, dostluğun, oyunun, imecenin zamanıdır. Bizim için çocukluk kadar çevremizdeki birçok şey de geçmişte kaldı. Hızlı bir değişim yaşadık. Bu, öyle bir değişim ki sadece biz büyümedik. Büyürken “yerimiz-yurdumuz” değişti, çevremizdeki dertler, araç-gereçler, geçinme şartları değişti. Başka bir dünya doğdu. Çocukluğumuz, gençliğimiz sadece geçmişte, uzak bir yurtta kalmadı. Aynı zamanda eski bir dünyada kaldı: Üretimi- tüketimi, aracı-gereci, çocuğu-genci-yaşlısıyla insanı, görüşü-bilişi farklı bir dünya idi. Bizler o dünyada doğup bu zamana geldik. Bahsettiğimiz eski dünyada, eğer bir köyde demir işi, ağaç işi, dokuma işi yapan; duvar örüp dam yapan ustalar; hayvancılık, çiftçilik yapanlar varsa o köyün dışarıdan çok az şeye ihtiyacı olurdu; tuz, gaz yağı gibi. Yıllarca kimse uğramasa bile o köy kendi kendine yeterdi. Buna rağmen eski tekniklerin ve araç-gereçlerin yoğun emek istemesi, coğrafyanın zor koşullarından dolayı alınan ürünün kıt olması fazladan ürün çıkmasına izin vermemiştir. Üretilen ürünün, malzemenin büyük çoğunluğu köy içinde tüketilir ya da kullanılırdı. Bu da ancak kendine yeten bir ekonomi yaratmıştır. Sanayi Devrimi’nin yarattığı makinalaşma, üretimin ihtiyaçtan çok ticari amaçla yapılması; farklı iş alanlarının doğması ve bu alanlarda çalışacak farklı nitelikte işçiye ihtiyaç duyulması; gözle görünür bir zenginleşme; gençleri ve genç aileleri geçmişin çok emek isteyip az ürün veren dünyasından bu yeni dünyaya yöneltmiştir. Böylece, önceden tarlalarda ve inşaatlarda mevsimlik işçi olarak çalışmak için Adana- Mersin, Amasya hattında dağılan köylülerimizin 1960’larla birlikte büyük şehirlere ve yurtdışına göçü başlamıştır. Bu süreçte bilinmeyen bir dünyaya geçişin bütün “arızlarını” yaşadık: “Gurbet elde bir hal geldi başıma/Derman ararken derde düş oldum”. Bu zorlu geçişte bizleri ayakta tutan en büyük şey insanlarımızın gönüllü çalışmaları, dayanışması ve örgütlenmesi oldu. Kitabın Yazılış Serüveni Bir araya geldiğimizde her şeyiyle silinen bir geçmiş hakkında anımsadıklarımızı paylaşmak bizleri çok mutlu ediyordu. Büyük emekler vererek tanıklıkları, anıları toplayıp yazılı hale getiren gönüllülerle elinizdeki bu kitabı ortaya çıkardık. Hazırlanan çalışmalar toplanıp bir kitap oylumu ortaya çıktığında biçimsel özellikler kadar kitabın amaç ve ilkelerini de belirledik. İnternetin ortak çalışmalarda daha sık kullanılması; bize de ağır aksak yürüyen çalışmaları toplamada yardımcı oldu. Veri-bulut sunucularında topladığımız çalışmaları düzenleyip ortak okumalar yaptık. Belirlediğimiz ilkeler, onlarca kez yaptığımız; okuma, düzeltme ve teyit sürecinde bize yol gösterdi. İki yılı aşkın sürede makaleleri kaç kere okuduk; kaç noktayı teyit ettik; eklenecek kaç nokta bulduk söylemesi güç. Elimizden geldiğince bir dönemi ve insanlarını yani “eski dünya”yı betimlemeye çalıştık:
2
“Kitabın Amaç ve İlkeleri – Bu kitabın amacı ortak belleğimizi yazılı bir hale getirerek gelecek kuşaklara bırakmaktır. – Son 100 yıl bütün insanlık için büyük bir değişim dönemi olmuştur. Bu değişim, bizde geçmişe dair birçok şeyin silikleşip unutulmasına neden olmuştur. Geçmişe dönme imkanımız yok. Yine de gelecek kuşakların geçmiş hakkında fikir edinmesi için bu kitabı hazırladığımızı unutmamalıyız. – Kitabımız ne bilimsel bir makale ne de sadece keyfi bilgilerimize dayalı bir metinler bütünüdür. Kitap yazıları, okuyucusuna bir şeyler anlatabilmeli ve anlaşılır olmalıdır. Olabildiğince gerçeğe bağlı olmalıyız. – Tartışmalı konulara gerekmedikçe girilmemelidir. – Kitabımızda yanlışlar olacaktır. Bunu düşünerek iş yapamaz hale gelmemeliyiz. Bunun yerine daha az yanlış için çalışmalıyız. Yukarıdaki maddeler değişime açıktır. Yeni maddeler de eklenebilir”
Kitap üzerine çalışırken en çok ah-vah ettiğimiz, elimizde doğru-yanlış yazılı bir kaynağın yokluğu idi. Köyümüzle ilgili yazılı kaynak olmadığı gibi (olan varsa da ulaşamadık) devlet kayıtlarına ve eski Osmanlı kayıtlarına da ulaşamadık. Devlet kayıtlarına ulaşmak, hem bu konuda uzman yardımı hem de gerekli izinlerin alınmasını gerektiriyordu. Gerekli kayıtlara ulaşabilseydik, sözlü tarih ve diğer tarih çalışmalarında elde ettiğimiz bilgileri kayıtlardan teyit edebilecektik. Bu süreçte kaynak kişilerle görüşmeler yaparken yaşlılık ve hastalık nedeniyle bazılarını kaybettik. Yattıkları yer incitmesin, devirleri daim olsun. Kitap hazırlama sürecinde aynı köy bile olsa; örneğin bir yemeğin tarifinin ailelerin ekonomik gücüne, beğenisine, aile kültürüne göre evden eve değiştiğini gördük. Bu durum giyimden-kuşama; yemeden-içmeye; ev harcamasından düğüne ve cenazeye bazı farklar yaratmıştı. Böyle farklı durumları vermeye çalıştık. En az birkaç aile ya da bir sülalede yaygın olan her şeyi ekledik. Yine de tekil ailelere özgü uygulamaları ve farklılıkları kitaba katmadık. Kitabı okuyup katkı koymak isteyenler için kitabımızın bir adım olmasını dileriz. Kitabımız, geçmiş zamanları kaydetmenin ilk taşlarından sayılmalıdır. Bizim için ise her bir başlık bitmiş-tamamlanmış değil hala yeni öğrendiklerimizi eklediğimiz birer canlı çalışmadır. Yaptığımız akan bir suya ellerimizi daldırıp avuçlarımıza alabildiğimiz suyu size vermektir. Suyun hepsini avuçlarımıza almamız imkansız; ama avucumuzda kalan "buncacık" su ile nasıl bir zamanın, yaşamın ve insanların içinden geldiğimizi anlatmak istedik. * * * Geçmişi övmüyoruz. Övdüğümüz o zamanın zorluklarına karşı hayatta kalmayı, tutunmayı başarıp yeni kuşaklara ve bizlere yol açan atamızın, ebe ve dedelerimizin; ölmüşlerimizin çabaları ve dirençleridir. Sürekli yer-yurt edindikleri yerden zorla ya da mecburen göçüp her gittikleri yerde dirlik ve düzenlik kurma mücadeleleri vermeleridir. Biz, onların avuçlarında doğup emekleyip yürüdük; bir gün kendi yolumuza gittik. Şimdi çocuklarımız bizim avuçlarımızda; onlar da bir gün kendi yollarına gidecekler. Çocuklarımız geriye baktıklarında bu kitap biraz olsun; onlara, bizlerin hangi yoldan geldiğimiz hakkında bir şeyler versin istedik. Kitabımızın ortak belleğimizi, değerlerimizi geleceğe taşımasını isteriz. Gelişen dünya içinde de çocuklarımızın bu ahlak ve güzellik anlayışıyla yetişmesini dileriz. Bu da olursa, işte o zaman “Ölüm ölür, biz ölmeyiz!”.
3 Dilerim ki, kitabımız kin ve nefret dolu ellerden; yüreği kara fesat insanlardan uzak olur. Yüreğiyle, alnı açık ve ahlaklı çalışıp işini güzel yapan, gerektiğinde hakkını arayan yiğit insanlara yakın olur. * * * Son olarak kitabımızın yayımlanışı Cumhuriyetimizin 100. yılına denk geldi. Kitabımız cumhuriyetimizi kuran Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları başta olmak üzere cumhuriyete can ve emek verenlere bizden bir armağan olsun. Dileriz ki daha fazlasını yaparak cumhuriyetimizi hak ettiği yere taşırız.
İsmail KAPLAN
“Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur”
HACI MEHMET - İMMİ ANA KIZILÖZ